14° Parçalı bulutlu

Kuruluş Osman Candar Bey kimdir? Candaroğulları Şemseddin Yaman Bey kimdir? Osmanlı dönemindeki Candaroğulları hakkında bilgiler…

Kültür Sanat - Mart 1, 2023 5:45 pm A A

Kuruluş Osman Candar Bey kimdir? Candaroğulları Şemseddin Yaman Bey kimdir? Osmanlı dönemindeki Candaroğulları hakkında bilgiler…Candar Bey kimdir? sorusu yanıt arıyor. Osmanlı döneminde var olan beyliklerin hangileri olduğu sorgulanıyor. Kuruluş Osman dizisinde Candaroğulları ön plana çıktı. Tarihte Şemseddin Yaman Bey’in kim olduğu merak ediliyor. Tarihi diziler ve filmlerde Candaroğulları ismi sıkça geçer. Peki ama Şemseddin Yaman kimdir? Kuruluş Osman dizisinde Candaroğulları beyi ilgi gördü. Şemseddin Yaman Bey dizi ve filmler başta olmak üzere kitaplarda da yer almaktadır. Birçok kişi de Şemseddin Yaman Bey isminin tarihteki önemini inceliyor. Peki ama Yakup Bey kimdir?  Candaroğulları kimdir?Candaroğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra Kastamonu ve çevresinde heyeten bir Türkmen beyliğidir. Denizci özellikleri, Sinop’ta kurdukları tersanenin Osmanlı Devleti’ne katılması ve geliştirilmesi, Osmanlı Donanması’na efor kattı.

İslam Ansiklopedisinde şu bilgiler yer alır: Çobanoğulları Beyliği’nin yerini alan Candaroğulları’nın tarih sahnesine çıkışı, devirle ilgili kaynakların yetersizliği yüzünden bütün olarak bilinmemektedir. Anadolu Selçukluları arasındaki taht gayretlerine karışan Şemseddin Yaman Candar’a İlhanlı Hükümdarı Geyhatu tarafından Eflâni ve civarı iktâ olarak verildi. Beyliğin kurucusu olan ve ona adını veren Candar’ın hangi Türkmen boyuna mensup olduğu belli değildir. Candarlık sıfatını Selçuklu sarayına intisabından dolayı alan Şemseddin Yaman beyliği süresince İlhanlılar’ın hâkimiyetini tanımış, ancak Eflâni yöresini evreden olasıyan 1308 yılında can vermiş ve yerine oğlu Süleyman Paşa geçmiştir.Bir süre Eflâni’de oturan Süleyman Paşa, Kastamonu ve Safranbolu’yu alarak hâkimiyet sahasını genişletti ve beyliğin merkezini Kastamonu’ya nakletti. Daha sonra Sinop’u da ele geçirerek buranın idaresini oğullarından İbrâhim Bey’e, Safranbolu’nun idaresini ise öteki oğlu Ali Bey’e verdi. Beyliğin topraklarını genişletmesine rağmen Süleyman Paşa’nın İlhanlı hâkimiyetini tanımaya ve onlara vergi vermeye devam ettiği anlaşılmaktadır. Ancak 1327 yılında Demirtaş’ın Anadolu genel valiliğinin sona ermesi ve 1335’te Moğol Hükümdarı Ebû Said Bahadır Han’ın vefatı ile ortaya çıkan karmaşıklıklardan faydalanan Süleyman Paşa bağımsızlığını ilân etti. Nitekim hükümdarlığının son beş yılında kestirdiği sikkelerde “es-sultânü’l-a‘zam” unvanını kullanması bunun sarih delilidir. Mevlânâ ailesiyle de dostça münasebetlerde bulunan Süleyman Paşa, Mevlânâ’nın torunu Ârif Çelebi tarafından iki kez ziyaret edilmiştir. Uç beylerine yapılan bu ziyaretin hedefsi, Bizans’a karşı yaptıkları gazâlar neticesinde nüfuzları artan bey ailelerini Râfizî şeyhlerinin tesirinden kurtarmaya yönelikti.Candaroğulları Beyliği’nin reel kurucusu olan I. Süleyman Paşa, komşuları Bizans, Osmanlı ve Tâceddinoğulları’na karşı dengeli bir siyaset takip etti, Batı ve Orta Anadolu’ya doğru fetih teşebbüslerinde bulunmadı. Bununla birlikte moderni olan Orhan Gazi ile aralarında zaman zaman anlaşmazlıklar çıktığı kaynaklarda belirtilmektedir İbn Fazlullah el-Ömerî, s. 42. Osmanlılar’ın ve Candaroğulları’nın sürekli akınlarına mâruz kalan Bizanslılar, hıristiyan bir Tatar olan İzmit Valisi Nogay’ın aracılığıyla Süleyman Paşa’ya barış teklifinde bulundular, böylece Osmanlılar’a karşı Candaroğulları’nı kazanmak istediler. Ancak Süleyman Paşa Bizans kalelerini muhasaraya devam etti. Süleyman Paşa döneminin en büyük başarısı, Sinop’un ilhakı ve buna bağlı olarak Karadeniz ticaretini ellerinde yakalayan Cenevizliler’le temasa geçilmesidir. Süleyman Paşa’nın oğlu İbrâhim Bey’in Sinop emirliği zamanında Sinop Limanı’ndaki on kadar Ceneviz gemisi zaptedildi.1331-1332 senelerinda Safranbolu ve Kastamonu’ya uğrayan seyyah İbn Battûta, Süleyman Paşa’nın vakur ve heybetli bir hükümdar olduğunu ve etrafında itibar sahibi din âlimlerinin bulunduğunu yazmaktadır. Bu arada Süleyman Paşa tarafından kabul edildiğini de belirten İbn Battûta, kendisine iyi cins bir at ve elbiseler verildiğini söyler. Hükümdarın her gün ikindi namazından sonra kabul töreni yaptığını, her hafta cuma selâmlığına çıktığını ilâve eder İbn Battûta, II, 464-465. Ömerî de takribî aynı bilgileri nakletmekte, ayrıca Kastamonu’da 25.000 atlı askerin bulunduğunu, burada iyi cins at, doğan ve atmaca yetiştirildiğini yazmaktadır Mesâlik, s. 40. Bu bilgilerden, Candaroğulları Beyliği’nin ekonomik bakımdan güçlü bir yapıya ve ileri bir devlet teşkilâtına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Süleyman Paşa 1341 yılında ölüm etmiş olmalıdır. Çünkü oğlu İbrâhim’in bu sene içinde hükümdar olduğu bilinmektedir.Gıyâseddin unvanıyla anılan I. İbrâhim Bey babasının sağlığında Sinop emîriydi. Tahtı elde edebilmek için babasına karşı iktidar mücadelesinde bulundu İbn Fazlullah el-Ömerî, s. 39. Onun hükümdarlık dönemine ait en önemli vaka, 1341’de Venedik ve Cenevizliler’le yapılan deniz savaşı sonunda birçok düşman gemisinin ele geçirilmesidir. Bundan da Candaroğulları donanmasının Cenevizliler’le baş edebilecek eforda olduğu anlaşılmaktadır. 1344 yılında Sinop’ta düzenlenen vakfiyesinde “Emîrü’l-muazzam sâhibü’l-ilm ve’l-kalem ve’s-seyf” unvanlarıyla anılan İbrâhim Bey’in vefat tarihi bilinmemektedir.İbrâhim Bey’in yerine olasıyan amcası Yâkub Bey geçmişse de onun beylik döneminde cereyan eden hadiseler hakkında bilgi yoktur. Yâkub Bey’in oğlu Âdil’in 1346 yılında beyliğe geçtiği kabul edilmektedir. Uzunca bir süre Candaroğulları Beyliği’nin başında bulunan Âdil Bey’in adaletli bir hükümdar olduğu anlaşılmakta, fakat devrinin hadiseleri hakkında kaynaklarda fazla bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak Sinop’ta ilk Ceneviz ve Venedik ticaret kolonilerinin teşkiline bu bey zamanında izin verildiği ve yine o sıralarda Anadolu beyliklerinin hâlâ Moğol teşkilâtına dahil oldukları anlaşılmaktadır. Âdil Bey’in de vefat tarihi belli değildir.Âdil Bey’in yerine Osmanlı kaynaklarında “Kötürüm” lakabıyla anılan oğlu Bayezid geçti. Kestirdiği paralarda unvanı Celâleddin olan Kötürüm Bayezid olasıyan 1361 yılında bey oldu. Çeyrek asır kadar süren beyliği zamanında Karadeniz’de Venedik ve Cenevizliler’le nüfuz gayretleri olmuş, Osmanlı Devleti ile münasebetleri ise dostça gelişmiştir. Devrin Osmanlı padişahı I. Murad’ın, Balkanlar’daki fetih hareketleri münasebetiyle bu dostluğa ayrı bir önem verdiği anlaşılmaktadır. Ancak I. Murad’ın Avrupa topraklarındaki başarıları, ayrıca Germiyanoğulları Beyliği topraklarını oğluna aldığı Germiyan beyinin kızının çeyizi olarak, Hamîdoğulları Beyliği’ne ait bazı yerleri de satın alarak ülke sınırlarını Anadolu’da da genişletmesi Kötürüm Bayezid’i endişeye düşürdü. Fakat barış taraftarı olan Osmanlı padişahına itaatini arzetmekten de geri kalmadı. Bu arada, damadı olan Amasya Türkmen Emîri Ahmed’le ilişki kurarak Osmanlılar’a karşı efor birliği teşebbüsünde bulundu. Kendisi de zaman zaman Sivas Hükümdarı Kadı Burhâneddin’e karşı damadına askerî takviyede bulunmuştu.Kötürüm Bayezid dönemi, oğulları arasında taht gayretlerine de sahne olmuştur. Babasının, tahtı ufak oğlu İskender’e bırakma niyetini anlayan büyük oğlu Süleyman kardeşini öldürmüş, bunun üzerine Bayezid Süleyman’ın çocuklarını ve bu işte rolü olduğu anlaşılan kendi kızını can verdirtmiştir. Süleyman ise Osmanlı padişahına sığınmış, bu iltica hadiseyi iki devlet arasındaki barış devrinin sona ermesine sebep olmuştur. Öteden beri rakip gördüğü Osmanlılar’ın bu iktidar buhranından faydalanmak istediğini anlayan Kötürüm Bayezid, hemen Kadı Burhâneddin ile ilişkilerini düzenleme teşebbüsünde bulunmuştur. I. Murad bir Osmanlı ordusu ile Süleyman’ı babasının üzerine gönderdi. Kastamonu’da yapılan savaşta Kötürüm Bayezid yenilerek Sinop’a çekildi. Kastamonu’yu ele geçiren Süleyman Paşa ise hükümdarlığını ilân etti. Böylece Candaroğulları Beyliği ikiye parçaladı. Bu sırada Amasya’da bulunan Kötürüm Bayezid’in diğer oğlu İsfendiyar süratle Sinop’a babasının yanına döndü. Osmanlı padişahının himayesinde Kastamonu beyi olan II. Süleyman Paşa’nın hükümdarlığı uzun sürmedi; zira I. Murad bizzat Kastamonu’ya gelerek Süleyman Paşa’yı hapsetti ve Candaroğulları Beyliği’nin Kastamonu şubesini Osmanlı topraklarına kattı. Fakat Kastamonu halkının Süleyman lehine harekete geçmesi üzerine Sultan Murad bir süre sonra burayı ona bırakmak zorunda kaldı. Ancak Süleyman Paşa babasının süratle Kastamonu’ya gelmesi üzerine tekerrür Osmanlı padişahına sığındı ve ikinci kez Kastamonu’ya hâkim oldu 1384. İkinci ilticası sırasında Osmanlı padişahı, kızı Sultan Hatun’u Süleyman Paşa ile evlendirerek onu kendisine damad edindi.Kötürüm Bayezid’in 1385 yılında can vermesi üzerine Sinop beyliğine oğlu İsfendiyar geçti. Süleyman Paşa ise hâmisi olan Osmanlı Devleti ile bir süre iyi geçindi; I. Murad’ın 1386’da yaptığı Karaman seferinde ve I. Kosova Savaşı’nda askerî desteklerde bulundu. Bu dostluk Yıldırım Bayezid’in saltanatının ilk zamanlarında da devam etti. Nitekim Yıldırım’a karşı Anadolu beylikleri arasında yapılan ittifaka Süleyman Paşa katılmamış, hatta Osmanlı padişahına destek etmiştir. Ancak bir yandan da Yıldırım Bayezid’in Anadolu birliğini kurma yolundaki başarılarından ürkerek çok geçmeden Osmanlılar’a karşı düşmanca bir tutum takınmaya başladı. Bu yüzden Kadı Burhâneddin ile bir dostluk antlaşması yaptı ve 1392 yılında Yıldırım’a karşı Karamanoğlu Ali Bey’e takviyede bulundu. Bu son vaka, Karamanoğulları Beyliği’ni tâbiiyeti altına alan Yıldırım Bayezid’in Candaroğulları’na karşı tutumunun değişmesine sebep oldu. 1391’de Kastamonu üzerine yürüyen Osmanlı padişahı, Kadı Burhâneddin’in araya girmesiyle bu seferden vazgeçti. Ertesi sene tekerrür Kastamonu’yu ilhak teşebbüsünde bulunan Yıldırım’a karşı Süleyman Paşa yine Kadı Burhâneddin ve Karamanoğlu’na başvurduysa da bir sonuç alamadı. Yıldırım Bayezid büyük bir ordu ile Candaroğlu ülkesine girdi ve Süleyman Paşa’yı mağlûp ederek öldürdü. Böylece Candaroğulları Beyliği’nin Kastamonu şubesi Osmanlı Devleti topraklarına katılmış oldu 1392.Candaroğulları Beyliği’nin Sinop şubesinin başında bulunan İsfendiyar Bey, bir yandan ülkeleri ellerinden alınan Aydın, Saruhan ve Menteşe beylerini Sinop’ta himaye ederken bir yandan da Eflak Voyvodası Mirčea’yı Osmanlı topraklarına saldırmaya teşvik ediyordu. Fakat bu tahrik hareketinden dolayı Osmanlı padişahından özür dileyerek ona tâbi olacağını, ancak Sinop’un kendisine bırakılmasını istedi. Bu sırada asıl niyeti Sivas Hükümdarı Kadı Burhâneddin olan Yıldırım bu teklifi kabul etti. Fakat 1392’de Yıldırım ile Kadı Burhâneddin kuvvetleri arasında yapılan savaşın Sivas hükümdarı lehine sonuçlanması, İsfendiyar Bey’in de ona meyletmesi üzerine Candaroğlu’nu cezalandırmaya karar veren Osmanlı padişahı Sinop’u kuşattıysa da teslim alamadı; bazı yerlerin kendisine terkedilmesi koşuluyla bir anlaşma yaparak geri çekildi.Timur’un Anadolu’da görünmesinden sonra onun etrafında toplanan beyler arasında İsfendiyar da vardı. Ankara Savaşı’nda 1402 Yıldırım Bayezid’in yenilmesi üzerine Kastamonu dahil beyliğin eski topraklarına tekerrür sahip olan İsfendiyar Bey’e, kendisiyle birlikte Batı Anadolu seferine katılmasından dolayı Timur Çankırı ve Kalecik’i de vermişti. Böylece İsfendiyar Bey Timur’a tâbi olarak Candaroğulları Beyliği’nin başına geçti. Timur’un Semerkant’a dönmesinden sonra Yıldırım’ın oğulları arasında çıkan taht kavgalarına da karışan İsfendiyar Bey’in güçlü şehzadeye karşı cılızı tutarak gayretlerin uzamasını sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Sahte Mustafa hadiseyinda Mustafa Çelebi’yi, Şeyh Bedreddin hadiseyinda da Bedreddin’i destekledi. Ancak oğlu Kasım’ın Osmanlı padişahına sığınarak Kastamonu ve Çankırı dolaylarının kendisine verilmesini istemesi, Çelebi Mehmed’in de onu desteklemesi iki ülke arasındaki ilişkilerin iyice bozulmasına sebep oldu. İsfendiyar Bey, Çelebi Mehmed’in bu yerleri Kasım’a terketmesi teklifini reddedince Osmanlı padişahı Kastamonu’ya yürüdü ve İsfendiyar’ın çekildiği Sinop’u muhasara etti. Çaresiz kalan Candaroğlu beyi Osmanlılar’a tâbi oldu. Ilgaz dağı sınır kabul edilerek Osmanlı himayesindeki Kasım Bey’e istediği yerler verildi. Böylece Candaroğulları Beyliği tekerrür ikiye bölündü. Ancak Çelebi Mehmed’in vefatınden sonra harekete geçen İsfendiyar Bey oğlu Kasım’ı Çankırı, Kalecik ve Tosya’dan çıkardı. Yeni padişah II. Murad’ın İsfendiyar Bey’e karşı kuvvet göndermesi üzerine de barış yapıldı. İsfendiyar Bey, Çelebi Mehmed’in ufak oğlu Mustafa’nın ağabeyi II. Murad’a karşı ayaklanması hadiseyinda Şehzade Mustafa’yı destekledi ve emrindeki kuvvetlerle Taraklı-Borlu’ya kadar ilerledi. Şehzadenin öldürülmesinden sonra Bolu-Gerede arasında yapılan savaşı kaybederek Sinop’a çekildi ve tekerrür Osmanlı tâbiiyetini kabul etti. İsfendiyar Bey’i takip eden Osmanlı kuvvetleri Kastamonu ve Küre-i Nühâs’ı Bakır Küresi aldılar. Bunun üzerine İsfendiyar Bey ufak oğlu Murad başkanlığında gönderdiği bir kurulla barış istedi. Ayrıca devlet adamlarına gönderdiği hediyeler ve yazdığı mektuplarla barış hususunda taşıtı olmalarını rica etti. Bu arada torunu Hatice Sultan’ın Osmanlı padişahıyla evlenmesi teklifinde de bulundu. Devlet adamlarının araya girmesiyle II. Murad barışa razı oldu ve Hatice Sultan’la evlendi. 1423 yılında yapılan anlaşmaya göre Kasım Bey’e istediği yerler geri verilecek, Osmanlı işgali altındaki Kastamonu ve Küre-i Nühâs İsfendiyar Bey’e iade edilecek, ancak Candaroğlu, Küre-i Nühâs hâsılatının önemli bir kısmını Osmanlı Devleti’ne gönderecek ve gerektiğinde Osmanlı ordusunu askerî yönden destekleyecekti. İsfendiyar Bey 1412-1429 seneleri arasında Memlük Sultanlığı ile de dostça münasebetlere girmiş, fırsat düştükçe Osmanlılar aleyhine faaliyetlerde bulunmaktan da geri durmamıştır. Candaroğulları Beyliği’nin bazı kaynaklarda İsfendiyaroğulları ismiyle anılması, bu beyin yarım asır kadar süren hükümdarlığı sebebiyledir.İsfendiyar Bey 842’de 1439 ölünce yerine oğlu İbrâhim geçti. Tâceddin unvanını alan bu hükümdar zamanında önemli bir hadise olmadı. II. Murad’ın eniştesi ve kayınpederi olan Tâceddin İbrâhim Bey 1443 yılında Sinop’ta can verdi ve yerine büyük oğlu İsmâil geçti. Kemâleddin unvanıyla anılan İsmâil Bey zamanında bir iktidar buhranı ortaya çıktı. İsmâil Bey hükümdarlığının ilk senelerinda kardeşi Kızıl Ahmed’le uğraştı. Osmanlılar’a başvuran Kızıl Ahmed beylik için gerekli desteği alamadı, sadece Bolu sancağını elde edebildi. 1444 yılında İsmâil Bey II. Murad’a elçi ve hediyeler göndererek dostluğunu pekiştirdi. Ancak bu tarihteki ilk cülûsunda II. Mehmed ve etrafındakilerin bu barışçı politikayı desteklemedikleri görülmektedir. II. Murad’ın idareyi tekerrür ele almasından sonra ise Candaroğlu-Osmanlı münasebetleri tekerrür dostça devam etti. 1450’de Dulkadıroğlu Süleyman Bey’in kızıyla evlenen Şehzade Mehmed’in düğününe gelenler arasında Candaroğlu İsmâil Bey de vardı. II. Mehmed’in kesin cülûsundan sonra da dostluğu sürdüren İsmâil Bey İstanbul muhasarasında askerî takviyede bulunmuş, bir rivayete göre bizzat muhasaraya da katılmıştır Chalkokondyles, I, 390-391.İstanbul’un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed’in Anadolu birliği politikasından Candaroğulları Beyliği de etkilendi. İsmâil Bey, müttefik bulmak için Trabzon-Rum imparatorunu taşıtı yaparak Batı hıristiyan dünyası ile temasa geçmişti. Nitekim 1460’ta Roma’ya giden elçiler arasında İsmâil Bey’in elçisi de vardı. Öte yandan Trabzon-Rum imparatoru, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve Karamanoğulları Beyliği kendi aralarında bir efor birliği oluşturmuşlardı. Fakat ertesi sene Fâtih Sultan Mehmed’in önce Kastamonu, sonra da Sinop’u alarak Candaroğulları Beyliği’nin topraklarını ilhak etmesi üzerine bu teşebbüsten bir sonuç alınamadı. Sinop’ta Fâtih’in huzuruna çıkan İsmâil Bey Osmanlı padişahının iltifatına mazhar oldu. İsmâil Bey’e Bursa civarındaki Yenişehir ve Yarhisar timarlarını tevcih eden Fâtih, oğlu Hasan Bey’e de Bolu sancağını verdi. Ancak kardeşi Kızıl Ahmed’in Uzun Hasan’a iltica etmesi üzerine Anadolu’da kalması sakıncalı görülen İsmâil Bey Filibe’ye nakledildi ve 1479 yılında orada can verdi. Filibe civarında mescid ve su yolları yaptıran İsmâil Bey zamanında ilim ve sanatta büyük ilerlemeler olmuş, başta Kastamonu ve Sinop olmak üzere birçok yerde cami, mescid, han, hamam, çeşme gibi sosyal tesisler inşa edilmiştir.İsmâil Bey’in yerine Candaroğulları’nın başına 1461 yılında Osmanlı himayesinde Kızıl Ahmed Bey geçti. Fakat bunun beyliği tamamen görünüşte kaldı ve çok kısa sürdü. Çünkü Fâtih Kızıl Ahmed’e Mora sancağını vererek Candaroğulları Beyliği’ni kesin olarak ilhak etti. Ancak Kızıl Ahmed Mora’ya gitmeyerek önce Karamanoğlu İbrâhim Bey’e, sonra da Uzun Hasan’a sığındı. Fâtih – Uzun Hasan rekabetinin gelişmesinde önemli rol oynayan Kızıl Ahmed, Otlukbeli Meydan Savaşı’nın çıkmasına sebep olanlardandır. Savaşın Osmanlılar lehine sonuçlanması üzerine Kızıl Ahmed bir süre daha Uzun Hasan’ın yanında kaldı ve II. Bayezid zamanında Osmanlı Devleti’ne iltica etti. Bundan sonraki hayatı hakkında bilgi bulunmayan Kızıl Ahmed’in vefat tarihi de belli değildir. Oğlu Mehmed Bey, II. Bayezid’in kızlarından biriyle evlendi. II. Selim ve III. Murad dönemlerinin nüfuzlu şahsiyetlerinden Şemsî Ahmed Paşa Mehmed Bey’in oğludur.Dağlık bir alanda heyeten Candaroğulları Beyliği, Karamanoğulları’ndan sonra Anadolu beyliklerinin en uzun ömürlü olanıdır. Nüfusunun hemen tamamı Türkmenler’den oluşan beylikte sosyal hayat köylü ve şehirlilerin hayatı olarak iki grupta ele alınabilir. Köylüler tarım ve hayvancılıkla uğraşırken şehirli nüfus ticaret ve sanatla meşgul oluyordu.Candaroğulları hükümdarlarının âlimleri himaye etmesi, çeşitli eserlerin kaleme alınmasına vesile olmuştur. Mahmûd-ı Şîrâzî, İntiḫâb-ı Süleymânî isimli Farsça tasavvufî eserini I. Süleyman Paşa adına kaleme almıştır. Cevâhirü’l-esdâf isimli tefsir İsfendiyar Bey’in emriyle yazılmış, Maktel-i Hüseyin ismiyle yapılan Mes̱nevî çevirisi ise Kötürüm Bayezid adına çevrilmiştir. Sinoplu hekim Mü’min b. Mukbil, Kitâb-ı Miftâhu’n-nûr ve hazâinü’s-sürûr isimli tıbba dair Türkçe eserini İsfendiyar Bey adına yazmıştır. Hulâsatü’t-tıb, İsfendiyar Bey’in oğlu Kasım adına Türkçe olarak yazılmış, Mi‘racnâme ise yine İsfendiyar Bey’in oğlu Hızır adına çeviri edilmiştir. Ömer b. Ahmed Risâle-i Münciye isimli Türkçe tecvidini İsmâil Bey’in emriyle kaleme alırken Yûnus b. Halîl de Mi‘yârü’l-ahyâr ve’l-eşrâr isimli Türkçe eseri yine bu bey adına telif etmiştir. Bu arada bizzat İsmâil Bey’in Hulviyyât-ı Şâhî ismiyle fıkha dair Türkçe bir eser yazdığı da belirtilmektedir. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır Esad Efendi, nr. 670. İsmâil Bey ayrıca Niksarlı Muhyiddin Mehmed için yaptırdığı kütüphaneye 300 kitap vakfetmiştir.Candaroğulları Beyliği iktisadî bakımdan iyi bir mevkide bulunuyordu. Çünkü Karadeniz’in en iyi liman şehirlerinden olan Sinop bu beyliğin elindeydi. Burası hem ihracat limanı hem de gemi tersanesinin bulunduğu bir yerdi. Beyliğin en önemli ihraç maddelerini bakır ve demir teşkil ediyordu. Cins atları ve avcı kuşlarıyla da ünlü olan Kastamonu bu özelliğini Osmanlılar zamanında da korumuştur.Candaroğulları devri mimari eserleri arasında, Kastamonu’da İbn Neccâr Eligüzel Camii, Safranbolu’da Gazi Süleyman Paşa Camii, Sinop’ta Kötürüm Bayezid Camii ve sarayı ile İbrâhim Bey ve oğlu İsmâil Bey’e ait Kastamonu’daki cami, medrese, kütüphane, okul ve imaret zikredilebilir.

Kültür Sanat - 5:45 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.