İclal Aydın’dan ‘Üç Kız Kardeş’ açıklaması!  İclal Aydın, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu 2’de Hülya Koçyiğit’in sunduğu ‘Film Gibi Hayatlar’ programına katıldı. Kaleme aldığı romandan uyarlanan Kanal D’mim hoşlanılan dizisi ‘Üç Kız Kardeş’te ‘Nesrin’ kişiliğine hayat veren sanatçı, 2017 senesinde Ayvalık’ın caddelerinde hayaller kurarak yazdığı romanının, hayata geçmesinin kendisini çok mutlu ettiğini söyledi. İclal Aydın, ilk iki bölümde devamlı ağladığını söyledi.‘Üç Kız Kardeş’ dzisi ve romanı hakkında konuşan İclal Aydın, “Ayvalık benim çok sık gidip yazı yazdığım, saklandığım, bana çok iyi davrandığını düşündüğüm çok özel bir yer. Türkiye’nin çok özel bir noktası. 2017 senesinde caddelerinde gezerek hayaller kurarak yazdığım o şehirde, o kasabada, şimdi hayallerimin hayata geçtiğini görüyorum ve bu gerçekten beni çok mutlu ediyor. Üç Kız Kardeş, Türkiye’nin çok hoşlanılan kitaplarından bir tanesi oldu. 500 bin resmi sayıyı var neredeyse. Bu filhakika dünya için de rakamlı bir galibiyet. Haftada 145 dakika, 150 dakika milli bir kanaldaki dizide, bir romanı üç haftada tamamlarız. O surattan ister istemez artık senaryocu dostlarım televizyon enerjiğine özgü yazıyorlar. Ben öyküye karışmıyorum. Ben yalnızca oyuncu olarak, oyuncu olarak varım” dedi. Romanı yazarken ‘Nesrin’ şahsiyetini canlandıracağını hiç düşünmediğini belirten ünlü ad, şu ifadeleri kullandı:Hatta ben hiç oynamak istemedim. Zira yazarak daha mutlu olduğumu fark ettim ve şayet içinde olursam ‘O öyküyü vazgeçemem’ diye düşünüyordum. Gerçekten de kendimi çok yakaladım. İlk 16 bölüm elimden geleni yaptım. Üretimcimiz İnci Gündoğdu sağ olsun çok destek oldu, çok alan açtı bana. Hâlâ öyküde fikrimi soruyorlar ama çok güç. Başka Bir Deyişle yazdığım bir şeyi teslim etmek çok güçmüş. O surattan şimdi hiç karışmıyorum. Zira dediğim gibi televizyon devingeninin başka lüzumlulukları var. O reyting denilen iş başka. Onlar öğreniyor. O surattan ‘Ne istiyorsanız onu yapacağım’ diyorum.Dizideki takımı çok beğendiğini belirten Aydın, “İlk iki bölüm devamlı ağlıyordum. İzleyip izleyip ağlıyordum kızları. Gerçekten Allah kalbime göre verdi. Benim için çok çok bedelliydi ve bu cins ilişkileri kurabilmek bizim dünyamızda her zaman çok olası değil. Allah kalbime göre verdi dizideki takımı ve kızlarımı. ‘Maşallah’ diyeyim. Ailem oldular. O surattan onlara izlerken duygulanıyorum. Pamuklara sarıp sarmalayarak hoşlanıyorlar beni. Oynuyorlar ve hep bir gözleri bende, bir göz rejisörde” açıklamasını yaptı.

 
Tam kitapları bir biçimde birbiriyle buluşturmayı hoşlanıyordum ama bu defa bir ara kitap yapacağım. Zira Üç Kız Kardeş ile birlikte değişik tam romanlarım da, sanki daha dün çıkmışçasına süratli bir şekilde devam ediyor. Benimle yeni tanışan, romancılığımla yeni tanışan bir okur var, tertemiz bir kuşak var. Daha Öncekinden anneleri anneanneleriyle benim bir ilişkim vardı. Şimdi onlar yetiştiler, geldiler. O surattan şimdi bir öykü kitabı gelmeyecek ama mesleksel anılarımdan çıkarak yazdığım hikayelerden bir kitap geliyor. Çok bedelli bir heykeltıraş dostum Ozan Ünal, çok hoş ondaki karşılığını çiziyor diyeyim. Fotoğraflı bir kitap diyemeyeceğim, çok şahane taslakların çok hoş çizimlerin olduğu bir ufak anı kitap gibi.
  Yazarken bir memur gibi çalıştığını dile getiren sanatçı, “Ben bulguya çok inanıyorum ve yeni yazarları, kalemleri keşfetmeyi çok hoşlanıyorum. Bazen hiçbir şey sezmiyorum, hiçbir şey sezmediğim günlerim oluyor. Ama artık bildim. O hakikatinde bir biriktirme yarıyılı. Arkalarda doluyor. Ve bir sabah bir kalkıyorum diyorum ki ‘Öyküm hazır’. Hemen ne anlatacağımı bildiğim andan itibaren başka bir deyişle esin kısmı, ne anlatacağıma kadar ondan sonra reel bir memur gibi çalışıyorum. 5.30’da ayaktayım, 6.30’da yazı masamın başındayım. Yazarken kimseyle görüşmem, telefonları açmam, televizyon izlemem, rastgele bir şey okumam. Verdiğim tarihte onu yetiştiririm. İki kere yemek arası veririm, üç kahve içerim ve 9.30’da uyurum” dedi.