Dünyada giderek büyüyen medeni haklar ve cinsiyet denkliğine karşın evlendikten sonra kadınların, eşlerinin soy adını alması ananeyi sürüyor.
Bu ananeyi araştıran İngiltere’deki Bradford Üniversitesi’nden Prof. Simon Duncan, “Bunun orijininde, kadının evlendikten sonra erkeğin mülkü olması fikri var ve bu surattan bu ananenin günümüzde hâlâ devam etmesi afallatıcı” diyor.
Cemiyetsel cinsiyet denkliği açısından en ileri ülkeler arasında yer alan ve tarihsel ataerkilliğin daha az olduğu Norveç’te dahi çoğu kadın eşlerinin soyadını almaya devam ediyor. Eşinin soyadını alan kadınların yarısı kendi soyadlarını da kullanarak iki adlı oluyor.
Bu ananenin neden devam ettiğini incelemek için Oslo Üniversitesi ve West of England Üniversitesi’nden akademisyenlerle bir çalışma yürütmeye başlayan Duncan, “Bu sadece hasarsız bir anane mi yoksa bazı kalıpları geçmişten günümüze taşımak gibi bir işlevi de var mı?” diye soruyor.
Yapılan araştırmalar, ortaya iki ana neden olduğunu çıkarıyor. İlki, devam eden ataerkil yapı. Kadınlar, cemiyette uzun zamandır var olan ataerkil yapıyı kabul etmiş ve bunu manevileştirmişti. Hatta bir hayli çift bunun üzerinde pek de düşünmüyordu ve bu yalnızca daha önceki bir ananeydi.
Duncan çiftlerin sadece ananeyi kabullenmeleri sebebiyle bu kararı almasının riskli olduğunu söylüyor:
“Bu, otoritenin kocada olduğu fikrini ebedîleştiriyor, erkeği evin reisi olarak gören ananeyi yine üretiyor.”
İkincisi, ortak bir ad paylaşarak “iyi aile” olma isteğinden geliyor. Bu inanışa göre; ortak bir ad, aile tamlığını ve doğacak çocuklarla kurulacak bağı oluşturuyordu.
Duncan ve takımı, partnerin soyadını almanın dışarıya adanmışlık ve birlik iletiyi vermenin bir yolu olarak görüldüğü neticesine vardı.
Kaynak: BBC